Basin Bultenleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Basin Bultenleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Aralık 2016 Pazartesi

Fairy Platinum zorlu yemek kirlerinde 1 numara

Fairy Platinum zorlu yemek kirlerinde 1 numara

Yeni Fairy Platinum ile bulaşıkları sudan geçirmeye son!
  
Yapılan araştırmalara göre Türkiye’deki tüketiciler, seçtikleri bulaşık deterjanından yağları %100 çıkarmasını ve az miktarla çok bulaşık yıkamasını bekliyor. Tüketicilerin yaşamlarını iyileştirmeye odaklanan P&G markası Fairy, Platium ailesinin yeni üyesi fosfat içermeyen yeni bulaşık makinesi kapsülü ile zorlu yemek kirlerine karşı en iyi temizleme gücünü sizlerle buluşturuyor.



İçeriğinden fosfat çıkarılan ve aynı zamanda üstün performansa ulaşan yeni Fairy Platinum sayesinde artık bulaşıkları makineye koymadan önce sudan geçirmeye gerek kalmıyor. Bu da dünyada yılda 21 milyar litre su tasarrufu sağlanması anlamına geliyor. Bu ise 9.000 olimpik havuz dolusu suya eşdeğer.

Formülünde fosfat kullanmadan yeni Fairy Platinum’un zorlu yemek kirlerini tek yıkamada temizleme gücünü iyileştirmek adına çığır açan bu inovasyon, bir yandan sudan geçirme gerekliliğini ortadan kaldırıyor bir yandan da Fairy bulaşık makinesi kapsüllerinin temizleme gücünü arttırıyor. 






15 Kasım 2016 Salı

Magnezyum kaynağı “Karabuğday”,

 
Magnezyum kaynağı “Karabuğday”, şeker hastalığına (diyabet) yakalanma riskini azaltıyor
14 Kasım Dünya Diyabet Günüdür. Diyabet, vücudumuzda pankreas adlı salgı bezinin yeterli miktarda insülin hormonu üretmemesi veya ürettiği insülin hormonunun etkili bir şekilde kullanılamaması sonucunda gelişen ve ömür boyu süren bir hastalıktır.
Lowa'da 36 bin kadın üzerinde yapılan ve 6 yıl süren tam hububat ve şeker hastalığının etkilerinin araştırıldığı bir çalışmada; günde 3 porsiyon karabuğday gibi tam hububat tüketen kadınların, haftada bir porsiyon tüketenlerle kıyaslandığında %21 oranında daha az şeker hastalığına yakalanma riskine sahip oldukları tespit edilmiştir. Çünkü “karabuğday”, mükemmel bir magnezyum kaynağıdır. Magnezyum yönünden zengin olan gıdalarla beslenen kadınların, %21 daha düşük şeker hastalığına yakalanma riski olduğu bildirilmiştir.
Kan şekerinin daha iyi kontrol edilmesini sağlıyor
Karabuğday, kan şekerinin kontrolüne katkıda bulunuyor. Karabuğdayın açlık duygusunu bastırmadaki etkisinin de, en üst derecede olduğu saptanmıştır. Karabuğday, insan vücudunda istenmeyen kolesterolün azaltılmasında etkilidir. Kalp ve damar hastalığında etkili olan Karabuğday, potasyum, magnezyum fosfor ve demir sayesinde yüksek tansiyon ve kansızlığa da iyi gelir. Karabuğday, lif oranı yüksek, yağ ve kalori oranı düşük, daha fazla tokluk hissi veren daha da önemlisi vücudumuzun kendi kendine üretemediği birçok tahılda bulunmayan LİSİN dahil olmak üzere, temel 8 amino asit kaynağı olmasıdır. İnsan vücudu karabuğdayda bulunan %10 – %15 oranındaki proteinin, %74’ünü kullanabilmektedir. Bu oran, bitkisel proteinler içinde en yüksek kullanım oranıdır (Kahverengi pirinç %70, buğday %67). İçinde gluten bulunmadığı için glutene karşı alerjisi olanlar ve “çölyak” hastaları rahatlıkla tüketebilirler. Karabuğday çölyak hastaları tarafından yoğun talep görüyor. Japon araştırmacılar, karabuğdayın vücudu rahatlattığını, iltihaplanmayı, aşırı terlemeyi, burun kanamasını iyileştirdiğini, önlediğini ve bağırsakların fonksiyonlarının iyi bir şekilde devamlılığının sağlandığını bildirmişlerdir.
Reis’te geniş ürün yelpazesi yer alıyor

Reis Gıda’nın ürün ailesinde; Karabuğday, Siyah Pirinç, Kabuklu Mercimek, Maş Fasulye, Börülce, İç bakla dahil geniş bir ürün gamı yer alıyor.









9 Kasım 2016 Çarşamba

Kameo Pirinç ile pilavların kıvamı kolay tutacak!

Pilavında kıvam tutturamayanlar bu pirinç sizin için!
Kameo Pirinç ile pilavların kıvamı kolay tutacak!

Duru Pirinç ailesinin yeni ürünü Kameo Pirinç, pilavda kıvam tutturamayanların imdadına yetişecek. 2014’ten bu yana Türkiye’de üretilen Kameo pirincin en önemli özelliği tane iriliğinin baldo kadar büyük olması ve pilav yaparken kıvamının çok kolay tutturulması
Türkiye’nin lider gıda firmalarından Duru Bulgur Gıda, pirinç kategorisine yeni bir ürün daha ekledi. İlk defa Duru tarafından paketlenip sofralara taşınan Kameo Pirinç, baldo kalitesinde pirinç kullanmak isteyen ve “Ne yaparsam yapayım, pilavın kıvamını tutturamıyorum” diyenler için mutfakta kurtarıcı olacak.



Adını “Değerli Taş” anlamına gelen Kameo kelimesinden alan Duru Kameo Pirinç, Türkiye’de ilk kez Duru Bulgur Gıda tarafından tüketiciye sunuluyor. Tamamen yerli üretim olan Kameo Pirincin önümüzdeki yıllarda ekim sahalarının daha da artacağı öngörülüyor. Duru Kameo Pirinç 1000, 2500 ve 5000 gramlık paketlerde sunuluyor.

Uzun taneli Kameo Pirinç görünüm olarak baldo pirinç çeşidine benziyor. Kameo pirinci baldodan ayıran ve üstün kılan en önemli ayrıntı ise pişirilme sırasında kendisini gösteriyor. Kameo pirincin pişirilmesi baldoya göre daha kolay. Ayrıca pilavlarda Kameo Pirinç ile kıvam tutturulması daha kolay sağlanıyor. Kameo Pirinç lezzetiyle de kısa sürede pilav severlerin kalbini fethedecek. Kameo Pirinç, tüketiciye Duru Pirinç kalite güvencesiyle siyah birinci sınıf ambalajda sunuluyor.








31 Ekim 2016 Pazartesi

Sağlıklı Kemikler ve Osteoporoz

Sağlıklı Kemikler ve Osteoporoz


Prof. Dr. Ayşegül Ketenci
Türkiye Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Derneği Başkanı
İstanbul Tıp Fakültesi, Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon AD öğretim üyesi


Osteoporoz, dünyada en yaygın görülen kas iskelet sistemi hastalıklarından birisidir. Düşük kemik kütlesi ve kemik dokusunun mikromimari yapısının bozulması sonucu kemik kırılganlığının ve kırık olasılığının artması olarak tanımlanmaktadır.

Dünyada 200 milyon kişide osteoporoz olduğu tahmin edilmektedir. Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa’da menopoz sonrası kadınların yaklaşık %30’unda osteoporoz vardır. Bu kadınların en az %40’ı ve erkeklerin %15-30’u geri kalan yaşamlarında bir veya daha fazla kırık geçirecektir. Her geçirilen kırık bir sonraki kırığın riskini arttırmaktadır.

Osteoporoz sadece menapoz sonrası kadınları etkilememektedir. Dünyada 50 yaş üzeri her 5 erkekten biri osteoporozdan etkilenmektedir. Osteoporoza bağlı kırıklar 65 yaş altında 5 kadına karşılık 1 erkekte, 65 yaş üstünde 2 kadına karşılık 1 erkekte görülmektedir. Yaşam boyu kırık riski erkeklerde prostat kanseri riskinden daha fazladır.

Türkiyede 50 yaş üzerindeki kişilerde osteoporoz yaygınlığını belirlemek ve osteoporoza bağlı kalça kırığı sıklığını tespit etmek amacıyla yapılan FRAKTÜRK çalışmasında, 26.424 kişi taranmıştır. Bu çalışmanın sonuçlarına göre; 50 yaş ve üzerindeki bireylerin %50'sinde düşük kemik yoğunluğu (osteopeni), %25'inde osteoporoz saptanmıştır. 50 yaşında yaşam boyu kalça kırığı geçirme olasılığı kadınlarda %14.6 ve erkeklerde %3.5’dur.
Osteoporoz tanısı tüm dünyada DXA (dual enerji x-ray absorpsiyometri) olarak tanımlanan bir cihazla yapılan ölçümle konulmaktadır. Ancak bu cihazla yapılan ölçüm hastalarımızda kırık riskini belirlemek için yeterli olmayabilmektedir. Bu nedenle Dünya Sağlık Örgütü FRAX (Kırık riskini değerlendirme aracı) isminde bir değerlendirme yöntemi belirlemiştir. Bu yöntem Türkçe’ye de çevrilmiştir ve ülkemizde kullanılmaktadır. Bu yöntemde yaş, cinsiyet, daha önce kırık geçirmiş olmak, aile de kalça kırığı olması gibi birden fazla parametre değerlendirilmekte ve önümüzdeki 10 yıl içinde kalça kırığı ve majör osteoporotik kırık geçirme olasılığı belirlenmektedir.

Osteoporozda kırık temel olarak önlemeye çalıştığımız sonuçtur ve risk faktörleri çok önemlidir. Kadın olmak, düşük kemik mineral yoğunluğu, 40 yaşından sonra basit bir travma ile kırık geçirmiş olması, ailede osteoporoz öyküsünün olması, erken menopoz, ileri yaş, adet dönemlerindeki düzensizlik, erkeklerde düşük testosteron seviyesi, süt ürünlerinin ya da diğer kalsiyum ve D vitamini kaynaklarının az alınması, egzersiz yapmamak, uzun süreli kortizon kullanımı, tiroid hormonunda aşırı fazlalık, sigara içmek, aşırı miktarda alkol almak, aşırı miktarda tuz tüketmek, proteinden zengin beslenmek, aşırı miktarda kafeinli ve aistli yiyecek ve içecekleri tüketmek osteoporoz açısından bilinen temel risk faktörleridir.

Kemik sağlığında genetik %80 oranında rol oynamaktadır. Geriye kalan %20’yi ise, beslenme, fiziksel aktivite, hormonal durum ve yaşam biçimi etkiler. Ülkemizde Türkiye İstatistik Kurumu tarafından yapılan çalışmalarda kadınlarımızın sadece %1,9’unun fiziksel egzersiz yaptığı bildirilmiştir.
Kemiklerimizin gelişmesi ve korunmasında beslenmenin çok önemli rolü vardır. Uygun bir beslenme, fiziksel ektivite ve egzersiz programı ile osteoporoz riski büyük ölçüde azaltılabilir.

Özellikle kalsiyum ve D vitamininden zengin beslenmek önemlidir. Avrupa Kılavuzu 2016 yılında yaşa göre 1000-1200 mg/gün kalsiyum, 800-1000 IU/gün D vitamini alımını önermektedir.

Kemik sağlığı için D vitamini de çok önemlidir. Güneş ışınlarının etkisi ile ciltte D vitamini oluşturulur. UV ışınlarının dozuna ve açısına bağlı olarak oluşan D vitamini miktarı değişir. Yapılan çalışmalarda güneş ışınlarından yararlanmada bölgesel farklılıklar görülmektedir. Güneşten korunma amacıyla kullanılan kremler, kapalı giyim tarzı, cam arkasından güneşlenme ve ciltte D vitamini sentezinin azalması daha az D vitamini üretimine neden olur. D vitamini ayrıca gıdalarla alınabilir. Balık yağı, süt ürünleri, yumurta sarısı ve karaciğer D vitamininden zengin ürünlerdir. Ancak kolesterolü yüksek ve yaşlı kişilerin bu gıdaları yeterince almaları zordur. Yaşlılarda barsak mukozasında D vitaminine direnç vardır. Bütün bu sorunlar tüm dünyada yaygın olarak D vitamininin eksik olmasına neden olmuştur.

Ayrıca kemiğin ana yapısının yenilenmesi için protein alımı gereklidir. Kadınlarda 46 gr/gün, erkeklerde ise 56 gr/gün protein alımı önerilmektedir. Ancak fazla protein alımı vücutta asidoza neden olmakta, bu asidoz kalsiyum ile dengelenmekte ve bu nedenle kemik sağlığı olumsuz etkilenmektedir.
Kafein ve sodyum ise vücuttan kalsiyum kaybını arttırırlar. Bu nedenle yoğun miktarda kahve içimi, aşırı tuzlu yenilmesi önerilmemektedir.
Temel kalsiyum kaynaklarımız arasında yer alan süt; sadece kalsiyum içermemektedir, ayrıca içerdiği protein, fosfor, magnezyum, potasyum, çinko gibi elementlerle de kemik sağlığı üzerinde birden fazla yolla etki etmektedir. Süt sadece süt olarak tüketilmemekte, yoğurt, kéfir, peynir gibi süt ürünleri  olarak da kullanılmaktadır. Fazla süt alımının zararlı olabileceği ile ilgili bilgilerimiz geliştikçe süt ürünlerinden yararlanma ihtiyacı artmaktadır. Ayrıca süt ürünleri laktoz intoleransı olan kişiler tarafından da daha iyi tolere edilebilmektedir.Kemik sağlığı için olmazsa olmazlarımız arasında fiziksel aktivite/egzersiz de yer almaktadır. Osteoporozu önlemek ve tedavisine katkıda bulunmak için vücut ağırlığı ile yapılan egzersizler önerilmektedir. Yürüyüş, hafif tempo koşu, ağırlıklı egzersizler, dans etmek, zıplamak ve ip atlamak bu egzersizlerin başlıcalarıdır. Duruşu düzeltmek için germe egzersizleri, düşme riskini azaltmak için denge egzersizleri ayrıca önerilen egzersizler arasındadır. 

Hiç unutulmamalıdır ki, hastalıkların en iyi tedavisi kişleri hastalıktan korumaktadır. Bu nedenle gebelik döneminden itibaren düzenli beslenme, fiziksel aktivite, gazlı içecekler, aşırı kahve, sigara ve alkolden uzak durmak ileri ki yaşlarda osteoporoz olma riskimizi azaltacak ve bizi koruyacaktır.




26 Ekim 2016 Çarşamba

Fuarların başlamasıyla, turizmciler nefes alıyor

Fuarların başlamasıyla, turizmciler nefes alıyor

Yılın son çeyreğinde, fuarların başlamasıyla, fuarların yapıldığı bölgelerdeki turizmciler bir parçada olsa nefes alacak.  Ekim ve Kasım aylarında, fuarlarla birlikte dolulukların artacağını kaydeden Kaya Ramada Plaza Hotel İstanbul Genel Müdürü Murat Arslan, “Yılın ilk 9 ayında durağan bir dönem geçirdik. Bölgemizde ilk 9 ayın doluluk ortalaması %40 - %45 civarında oldu. Ekim ve Kasım ayındaki fuarlar, doluluklarda özlenen günleri yaşatacak” dedi.



Konaklayanların %70’e yakınının yerli misafir olduğunu belirten Murat Arslan, fuar için Avrupa, Uzakdoğu, Ortadoğu gibi dünyanın dört bir yanından gelen konukları misafir etmekte olduklarını söyledi. 2017 yılının, 2016 yılına göre daha iyi bir yıl olacağını umut ettiklerini ifade eden Murat Arslan, şunları söyledi: “İstanbul olarak, bu yıl ciddi sıkıntılar yaşadık ve tüm sıkıntıların üstesinden en iyi şekilde gelmeye çalışıyoruz. 2017 yılı, kesinlikle turizmde daha iyi bir yıl olacaktır. Özellikle Büyükçekmece - Esenyurt bölgesindeki otellerin doluluklarında, fuarların etkisi büyüktür. 2017 fuar sayılarının artmasını ve biran önce fuar tarihlerinin netleşmesini umut ediyoruz” diye konuştu.

Sanayi bölgelerine ziyaretler yapıyor

Turizmde yaşanan daralma karşısında moralleri bozmadan, daha fazla sahada olduklarını anlatan Murat Arslan, Beylikdüzü, Haramidere, Esenyurt ve İkitelli başta olmak üzere, bölgedeki Organize Sanayi Bölgelerindeki fabrikaları ziyaret ettiklerini söyledi. Özellikle doluluklarda ciddi düşüşlerin yaşandığı Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında sanayi bölgelerinden gelen konukları ağırladıklarını kaydeden Murat Arslan, aynı zamanda Büyükçekmece başta olmak üzere, bölgede müsabakası olan spor kulüplerini misafir ettiklerini belirtti.

Türkiye genelinde 15 binden fazla kayıt dışı ev bulunuyor

Esenyurt’ta son yıllarda yeni otellerin açılmakta olduğunu da anlatan Murat Arslan, bölgenin turizmde bir cazibe merkezi olmadığını ve fuar tarihleri dışında hedeflenen dolulukların yakalanmasının zor olduğunu söyledi.

Esenyurt bölgesinin en büyük sorununun, çoğunluğu bu bölgede bulunan kayıt dışı evlerin günü birlik kiralanması olduğunu vurgulayan Murat Arslan, şunları kaydetti:
“Türkiye genelinde, 15 binden fazla kayıt dışı ev bulunuyor. Bu evler, kaçak olarak günü birlik kiraya veriliyor. Bu sayının da, ne yazık ki 10 bine yakını Esenyurt ve civarında bulunuyor. Nitekim gelişen bu pazardan haksız ve eşit olmayan koşullar ile pay almak isteyenlerin sayısı, son yıllarda hızlı bir artış gösterdi. Herhangi bir denetimin ve kontrolün olmaması sonucunda da, yaşanmakta olan üzücü olayları basından öğrenmiş oluyoruz. Bu konuda, Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB)’un önemli girişimleri oldu. Yetkililerden, kayıt dışı olarak günü birlik kiraya verilen bu evlerin de, acil olarak kontrol altına alınmasını istiyoruz” dedi.



Kaya Ramada Plaza Hotel İstanbul’dan, “Çocuk Kulübü”

Beylikdüzü’ndeki Kaya Ramada Plaza Hotel, yaklaşık 1 yıldır, Okyanus Koleji ile Çocuk Kulübü projesini yürütüyor. Çocuk Kulübü hakkında bilgi veren Genel Müdür Murat Arslan, şunları söyledi: Otelde konaklayan ve özellikle haftasonları düğün için otelimizi ziyaret eden misafirlerimizin çocuklarına yönelik, ücretsiz sunulan bir hizmetimizdir. Çocuklar burada, tecrübeli hocamızla birlikte (zaman zaman eğlence için palyaçolar da dahil edilmektedir) hem eğleniyor, hem de öğreniyorlar. Çizgi film izliyorlar, boyama aktivitelerine katılıyorlar, oyun alanında oynuyorlar. Şehir otellerinde, bu tür hizmet veren çok az sayıda otel vardır” şeklinde konuştu.



21 Haziran 2016 Salı

Bulgur hakkında bilmeniz gereken 10 önemli şey!




Bulgur hakkında bilmeniz gereken 10 önemli şey!

Anadolu’nun vazgeçilmezi Bulgur, barındırdığı vitamin ve mineraller açısından önemli bir besin kaynağımızdır. Sofralarımızın baş tacıdır. Duru Bulgur,  geleneksel gıdamız, bulgurla ilgili bilinmesi gereken 10 önemli bilgiyi sıraladı. 

Afiyetle yediğimiz bu değerli besin kaynağını Siz ne kadar tanıyorsunuz?

İşte 10 madde bulgur hakkında bilmeniz gerekenler;

1-Bulgur doğaldır. Durum buğdayından üretilir. Hiçbir katkı maddesi içermez, üretiminde sadece buğday ve su kullanır. 


2-Bulgur yıkanmaz! Üretim aşamasında yıkanıp kaynatıldığı için ambalajlı bulgurun pişirilmeden önce yıkanmasına gerek yoktur. Ayrıca pirinç gibi suda bekletilmez. 


3-Bulgur sanılanın aslına çok kolay hazırlanabilen bir besindir. Makarna gibi 20 dakikada hazırlanabilir. Çorbadan, mamaya, tatlıya, salataya her yemekte kullanılabilir. Yemek çeşitliliği oldukça fazladır. 


4-Bulgur glisemik indeksi düşük bir besin olduğu için, şeker hastaları tarafından da rahatça tüketilebilir. 



5-Bulgur, B vitaminleri zenginidir. Folik asit bulgurda çokça bulunur. Özellikle hamilelerin, bebeğin zihinsel gelişimi için folik asit kaynağı bulguru bolca tüketmeleri gerekir. 


6- Taş değirmende yapılan bulgur, buğdayın doğasına uygun olarak öğütüldüğü için daha sağlıklı ve doğaldır. Duru Bulgur, taş değirmelerde kullandığı doğal taşları da doğadan alır ve değirmen taşı olarak işler, asla dökme değirmen taşı kullanmaz. Öğütülen buğdayın doğal olması, öğüten taşın da tamamen doğal olması ile ortaya çıkan bulgur da tamamen doğaldır. 


 7-Bulgur fazla lif ihtiva ettiğinden dolayı diyetlerin vazgeçilmezidir. Araştırmalar bulgurun acıkmayı 1,5 saat geciktirdiğini ortaya koymuştur. Bulgur kolesterol içermez. 



8-Bulgur, yüksek posa içeriğiyle doygunluk verir, sindirimi kolaylaştırır, kan şekerini yavaş yükseltir ve hızla düşmesini engeller; enerji verir.



9-Bulgur, kaynatma ve kurutma işlemlerinden dolayı küf oluşumuna karşı dayanıklıdır ve raf ömrü diğer ürünlerden daha uzundur. Koruyucu bir madde içermez. 


10- Buğday kavuzlu bir yapıda olduğu için tarım ilacıyla temas etmez, tamamen doğaldır.  Buğdaydan üretilen bulgur da doğal, besin değeri olarak da tam buğdaya yakın olduğu için oldukça sağlıklı bir gıdadır.