15 Kasım 2016 Salı

Magnezyum kaynağı “Karabuğday”,

 
Magnezyum kaynağı “Karabuğday”, şeker hastalığına (diyabet) yakalanma riskini azaltıyor
14 Kasım Dünya Diyabet Günüdür. Diyabet, vücudumuzda pankreas adlı salgı bezinin yeterli miktarda insülin hormonu üretmemesi veya ürettiği insülin hormonunun etkili bir şekilde kullanılamaması sonucunda gelişen ve ömür boyu süren bir hastalıktır.
Lowa'da 36 bin kadın üzerinde yapılan ve 6 yıl süren tam hububat ve şeker hastalığının etkilerinin araştırıldığı bir çalışmada; günde 3 porsiyon karabuğday gibi tam hububat tüketen kadınların, haftada bir porsiyon tüketenlerle kıyaslandığında %21 oranında daha az şeker hastalığına yakalanma riskine sahip oldukları tespit edilmiştir. Çünkü “karabuğday”, mükemmel bir magnezyum kaynağıdır. Magnezyum yönünden zengin olan gıdalarla beslenen kadınların, %21 daha düşük şeker hastalığına yakalanma riski olduğu bildirilmiştir.
Kan şekerinin daha iyi kontrol edilmesini sağlıyor
Karabuğday, kan şekerinin kontrolüne katkıda bulunuyor. Karabuğdayın açlık duygusunu bastırmadaki etkisinin de, en üst derecede olduğu saptanmıştır. Karabuğday, insan vücudunda istenmeyen kolesterolün azaltılmasında etkilidir. Kalp ve damar hastalığında etkili olan Karabuğday, potasyum, magnezyum fosfor ve demir sayesinde yüksek tansiyon ve kansızlığa da iyi gelir. Karabuğday, lif oranı yüksek, yağ ve kalori oranı düşük, daha fazla tokluk hissi veren daha da önemlisi vücudumuzun kendi kendine üretemediği birçok tahılda bulunmayan LİSİN dahil olmak üzere, temel 8 amino asit kaynağı olmasıdır. İnsan vücudu karabuğdayda bulunan %10 – %15 oranındaki proteinin, %74’ünü kullanabilmektedir. Bu oran, bitkisel proteinler içinde en yüksek kullanım oranıdır (Kahverengi pirinç %70, buğday %67). İçinde gluten bulunmadığı için glutene karşı alerjisi olanlar ve “çölyak” hastaları rahatlıkla tüketebilirler. Karabuğday çölyak hastaları tarafından yoğun talep görüyor. Japon araştırmacılar, karabuğdayın vücudu rahatlattığını, iltihaplanmayı, aşırı terlemeyi, burun kanamasını iyileştirdiğini, önlediğini ve bağırsakların fonksiyonlarının iyi bir şekilde devamlılığının sağlandığını bildirmişlerdir.
Reis’te geniş ürün yelpazesi yer alıyor

Reis Gıda’nın ürün ailesinde; Karabuğday, Siyah Pirinç, Kabuklu Mercimek, Maş Fasulye, Börülce, İç bakla dahil geniş bir ürün gamı yer alıyor.









9 Kasım 2016 Çarşamba

Mavi Gözlü Bir Devdin….




Doğdum….
Seni Tanıdım.
Senin ilkelerinle büyüdüm,
Yeni nesillere seni anlattım..
Sana düşman olanlara inat;
Hep senin yolundan gittim..
Bir gün bile tereddüt etmedim.
Hiç yolumu şaşırmadım..
Yolum senin yolumdu..
Çünkü;
Sen benim küçücük yüreğimde,

MAVİ GÖZLÜ BİR DEVDİN..

Kameo Pirinç ile pilavların kıvamı kolay tutacak!

Pilavında kıvam tutturamayanlar bu pirinç sizin için!
Kameo Pirinç ile pilavların kıvamı kolay tutacak!

Duru Pirinç ailesinin yeni ürünü Kameo Pirinç, pilavda kıvam tutturamayanların imdadına yetişecek. 2014’ten bu yana Türkiye’de üretilen Kameo pirincin en önemli özelliği tane iriliğinin baldo kadar büyük olması ve pilav yaparken kıvamının çok kolay tutturulması
Türkiye’nin lider gıda firmalarından Duru Bulgur Gıda, pirinç kategorisine yeni bir ürün daha ekledi. İlk defa Duru tarafından paketlenip sofralara taşınan Kameo Pirinç, baldo kalitesinde pirinç kullanmak isteyen ve “Ne yaparsam yapayım, pilavın kıvamını tutturamıyorum” diyenler için mutfakta kurtarıcı olacak.



Adını “Değerli Taş” anlamına gelen Kameo kelimesinden alan Duru Kameo Pirinç, Türkiye’de ilk kez Duru Bulgur Gıda tarafından tüketiciye sunuluyor. Tamamen yerli üretim olan Kameo Pirincin önümüzdeki yıllarda ekim sahalarının daha da artacağı öngörülüyor. Duru Kameo Pirinç 1000, 2500 ve 5000 gramlık paketlerde sunuluyor.

Uzun taneli Kameo Pirinç görünüm olarak baldo pirinç çeşidine benziyor. Kameo pirinci baldodan ayıran ve üstün kılan en önemli ayrıntı ise pişirilme sırasında kendisini gösteriyor. Kameo pirincin pişirilmesi baldoya göre daha kolay. Ayrıca pilavlarda Kameo Pirinç ile kıvam tutturulması daha kolay sağlanıyor. Kameo Pirinç lezzetiyle de kısa sürede pilav severlerin kalbini fethedecek. Kameo Pirinç, tüketiciye Duru Pirinç kalite güvencesiyle siyah birinci sınıf ambalajda sunuluyor.








7 Kasım 2016 Pazartesi

Bulgur Aşı Çorbası

Bulgur Aşı Çorbası, soğuk kış günlerinde içinizi ısıtacak!

Her ay hazırladığı bulgurlu yemek tarifleriyle sofralarda lezzet şöleni yaşatan Duru Bulgur, soğuk kış günlerinde lezzet tutkunlarına Bulgur Aşı Çorbasını öneriyor.

Türkiye’nin lider gıda firmalarından Duru Bulgur, her ay hazırladığı bulgurlu yemek tarifleriyle lezzet şöleni yaşatıyor. Bize de Duru Bulgur ürünleri ile yapacağımız birbirinden lezzetli yemekler ile sofralarımızı zenginleştirmek kalıyor. Bu ay ki yemeğimiz Bulgur Aşı Çorbası…

Bulgur Aşı Çorbası Nasıl Yapılır?
Bulgur Aşı Çorbası Tarifi
Bulgur Aşı Çorbası




Duru Başbaşı Bulgurundan hazırlanan Bulgur Aşı Çorbası tarifi şöyle:


MALZEMELER

Hazırlama süresi: 4dk./Pişirme süresi: 15-20 dk./ 4 kişilik

  • 2 adet kuru soğan
  • 250 g kıyma
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 yemek kaşığı biber salçası
  • 1 bardak başbaşı bulgur
  • 6 bardak et suyu
  • 1 bardak haşlanmış nohut
  • 1 adet portakal kabuğu rendesi
  • ½ bardak portakal suyu Tuz, karabiber
Servis için:

  • 5-6 yaprak ince kıyılmış taze nane

HAZIRLANIŞI

Soğanları ince ince kıyıp tereyağında kavurduktan sonra, biber salçası ve kıymayı ekleyin. Nohudu, portakal suyunu, portakal kabuğu rendesini ve bulguru da ekledikten sonra et suyunu ilave ederek kaynamaya bırakın. Kaynayınca tuzunu ve karabiberini ekleyin. Bir taşım daha kaynatın. Üzerine ince kıyılmış naneyle süsleyerek servis yapın.



DURU BULGUR HAKKINDA

Duru Bulgur, 1935’te Karaman’da kurulan Türkiye’nin lider gıda firmalarındandır. Kurulduğu yıldan bugüne tüketicileri için en kaliteli ve doğal bulgurları üretmeyi ve tüketicilerine ulaştırmayı kendisine görev edinmiştir. Modern tesislerinde, sadece su ve buğday kullanarak,  taş değirmende öğütme metoduyla doğal renginde ve kokusunda sağlıklı, doğal ve lezzetli bulgurlar üretir.


3 üretim merkezi ile günlük üretim kapasitesi 250 ton olan Duru Bulgur; başta Avrupa birliği ülkeleri olmak üzere Çin, Japonya, Amerika, Kanada, Avusturalya, Mısır, Nijerya gibi 51 ülkeye kendi markasıyla ihracat yapmaktadır.

























4 Kasım 2016 Cuma

Lor peyniri bağışıklık sistemini güçlendiriyor

 Lor Peynirinin faydaları saymakla bitmez!

Lor peyniri bağışıklık sistemini güçlendiriyor

Kansere karşı koruyuculuğundan, kemiklerin güçlenmesine, mide rahatsızlıklarının giderilmesine kadar sayısız faydası olan lor peynirinden yeterince yararlanılmadığına dikkat çeken uzmanlar, lor peynirinin özellikle bağışıklık sistemini güçlendirdiğini de belirterek, sofralardan eksik edilmemesi önerisinde bulunuyorlar.


Bağışıklık sistemi zayıf kişilerin, sporcuların, diyet yapanların ve tansiyon hastalarının gözdesi olan Lor peynirinin sağlığa yararları saymakla bitmiyor. Özellikle içerdiği serum protein ile vücudun bağışıklık sisteminin güçlendirilmesine katkı sağlayan lor peyniri, sporcuların da sağlıklı beslenme listesinde ilk sırada yer alıyor.  Beslenme ve Fitoterapi Uzmanı Gizem Keservuran, lor peynirinin sadece börek ve makarnalarda kullanıldığını söyleyerek “Lor peyniri sofralardan eksik edilmemeli. Bağışıklık sisteminin güçlenmesine katkı sağlamak için lor peyniri yiyebilir, hastalıkları kendinizden uzak tutabilirsiniz. ” dedi.

Lor peynirin sayısız faydası var

Vücut için en önemli besinleri içeren, lor peynirinin protein, kalsiyum, mineral ve vitamin zengini bir peynir olduğuna dikkat çeken Keservuran, lor peynirinin inek peynirinin suyundan yapıldığını belirterek “İnek peynirinden elde edilmesine rağmen inek peynirindeki antijenik proteinleri içermez. Lorun içinde özellikle diğer süt ürünlerinde bulunmayan çok değerli bir protein olan serum protein vardır. Bunun da biyolojik değeri çok yüksek. Hatta yumurtadan daha yüksek biyolojik değeri var. Yumurta alerjisi olan bir kişi, lor yiyerek bu protein ihtiyacını çok rahat karşılayabilir" diye konuştu. Keservuran “Lor peynirinin içinde bulunan serum protein tüm vücut ve kas proteinlerinin daha fazla sentezlenmesini sağlıyor. Aşırı egzersiz sonucu ortaya çıkabilen kas sakatlanmalarında iyileştirici etkisi var. Bu nedenle özellikle sporcular bu peynirin değerini biliyor ve tüketiyor. Ancak, birçok kişi bu değerli peynirin mucizevi etkilerinin farkında değil. Sadece börek ve makarnada lor kullanılıyor.  
Günün her saati atıştırmalık olarak da bu faydalı peynirden yararlanmak mümkün. Özellikle Diyet yapanlar, az tuzlu kahvaltılık lor peyniri ile diyetlerini keyiflendirebilirler”

Lor peynirinin besin değeri de zengin

Yenilikçi ürünleri ile peyniri günün her saati tüketilebilen sağlıklı bir atıştırmalığa çeviren Muratbey’in tam yağlı lor peynirinin, Türk Gıda Kodeksine göre 100 gramı günlük kalsiyum ihtiyacınızın % 90'nını karşılıyor. Lor peynirinin 100 gramında 700 mg kalsiyum bulunuyor. Yumuşak taze bir peynir olan Muratbey Lor, 500 gramlık ambalajlarda sunuluyor. Sadece börek, makarna, tatlı yapımında değil,  Muratbey Lor Peyniri’ ni kahvaltıda da, üzerine şeker, bal ya da reçel dökerek tüketebilirsiniz.




Lor Peyniri Salatası Nasıl Yapılır?

Lor Peyniri Salatası Tarifi

Malzemeler

  • 300 gr. lor peyniri (1 paket)
  • 1 tatlı kaşığı çörek otu
  • 7-8 dal dereotu
  • 7-8 dal maydanoz
  • 4-5 dal taze nane
  • 3 yemek kaşığı zeytinyağı
  • Tuz,pul biber(isteğe bağlı)


Yapılışı


Dereotu,nane ve maydanozu ince kıyalım.
Bütün malzemeleri karıştırıp, servis tabağına alalım.


Afiyet Olsun...




 

31 Ekim 2016 Pazartesi

Sağlıklı Kemikler ve Osteoporoz

Sağlıklı Kemikler ve Osteoporoz


Prof. Dr. Ayşegül Ketenci
Türkiye Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Derneği Başkanı
İstanbul Tıp Fakültesi, Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon AD öğretim üyesi


Osteoporoz, dünyada en yaygın görülen kas iskelet sistemi hastalıklarından birisidir. Düşük kemik kütlesi ve kemik dokusunun mikromimari yapısının bozulması sonucu kemik kırılganlığının ve kırık olasılığının artması olarak tanımlanmaktadır.

Dünyada 200 milyon kişide osteoporoz olduğu tahmin edilmektedir. Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa’da menopoz sonrası kadınların yaklaşık %30’unda osteoporoz vardır. Bu kadınların en az %40’ı ve erkeklerin %15-30’u geri kalan yaşamlarında bir veya daha fazla kırık geçirecektir. Her geçirilen kırık bir sonraki kırığın riskini arttırmaktadır.

Osteoporoz sadece menapoz sonrası kadınları etkilememektedir. Dünyada 50 yaş üzeri her 5 erkekten biri osteoporozdan etkilenmektedir. Osteoporoza bağlı kırıklar 65 yaş altında 5 kadına karşılık 1 erkekte, 65 yaş üstünde 2 kadına karşılık 1 erkekte görülmektedir. Yaşam boyu kırık riski erkeklerde prostat kanseri riskinden daha fazladır.

Türkiyede 50 yaş üzerindeki kişilerde osteoporoz yaygınlığını belirlemek ve osteoporoza bağlı kalça kırığı sıklığını tespit etmek amacıyla yapılan FRAKTÜRK çalışmasında, 26.424 kişi taranmıştır. Bu çalışmanın sonuçlarına göre; 50 yaş ve üzerindeki bireylerin %50'sinde düşük kemik yoğunluğu (osteopeni), %25'inde osteoporoz saptanmıştır. 50 yaşında yaşam boyu kalça kırığı geçirme olasılığı kadınlarda %14.6 ve erkeklerde %3.5’dur.
Osteoporoz tanısı tüm dünyada DXA (dual enerji x-ray absorpsiyometri) olarak tanımlanan bir cihazla yapılan ölçümle konulmaktadır. Ancak bu cihazla yapılan ölçüm hastalarımızda kırık riskini belirlemek için yeterli olmayabilmektedir. Bu nedenle Dünya Sağlık Örgütü FRAX (Kırık riskini değerlendirme aracı) isminde bir değerlendirme yöntemi belirlemiştir. Bu yöntem Türkçe’ye de çevrilmiştir ve ülkemizde kullanılmaktadır. Bu yöntemde yaş, cinsiyet, daha önce kırık geçirmiş olmak, aile de kalça kırığı olması gibi birden fazla parametre değerlendirilmekte ve önümüzdeki 10 yıl içinde kalça kırığı ve majör osteoporotik kırık geçirme olasılığı belirlenmektedir.

Osteoporozda kırık temel olarak önlemeye çalıştığımız sonuçtur ve risk faktörleri çok önemlidir. Kadın olmak, düşük kemik mineral yoğunluğu, 40 yaşından sonra basit bir travma ile kırık geçirmiş olması, ailede osteoporoz öyküsünün olması, erken menopoz, ileri yaş, adet dönemlerindeki düzensizlik, erkeklerde düşük testosteron seviyesi, süt ürünlerinin ya da diğer kalsiyum ve D vitamini kaynaklarının az alınması, egzersiz yapmamak, uzun süreli kortizon kullanımı, tiroid hormonunda aşırı fazlalık, sigara içmek, aşırı miktarda alkol almak, aşırı miktarda tuz tüketmek, proteinden zengin beslenmek, aşırı miktarda kafeinli ve aistli yiyecek ve içecekleri tüketmek osteoporoz açısından bilinen temel risk faktörleridir.

Kemik sağlığında genetik %80 oranında rol oynamaktadır. Geriye kalan %20’yi ise, beslenme, fiziksel aktivite, hormonal durum ve yaşam biçimi etkiler. Ülkemizde Türkiye İstatistik Kurumu tarafından yapılan çalışmalarda kadınlarımızın sadece %1,9’unun fiziksel egzersiz yaptığı bildirilmiştir.
Kemiklerimizin gelişmesi ve korunmasında beslenmenin çok önemli rolü vardır. Uygun bir beslenme, fiziksel ektivite ve egzersiz programı ile osteoporoz riski büyük ölçüde azaltılabilir.

Özellikle kalsiyum ve D vitamininden zengin beslenmek önemlidir. Avrupa Kılavuzu 2016 yılında yaşa göre 1000-1200 mg/gün kalsiyum, 800-1000 IU/gün D vitamini alımını önermektedir.

Kemik sağlığı için D vitamini de çok önemlidir. Güneş ışınlarının etkisi ile ciltte D vitamini oluşturulur. UV ışınlarının dozuna ve açısına bağlı olarak oluşan D vitamini miktarı değişir. Yapılan çalışmalarda güneş ışınlarından yararlanmada bölgesel farklılıklar görülmektedir. Güneşten korunma amacıyla kullanılan kremler, kapalı giyim tarzı, cam arkasından güneşlenme ve ciltte D vitamini sentezinin azalması daha az D vitamini üretimine neden olur. D vitamini ayrıca gıdalarla alınabilir. Balık yağı, süt ürünleri, yumurta sarısı ve karaciğer D vitamininden zengin ürünlerdir. Ancak kolesterolü yüksek ve yaşlı kişilerin bu gıdaları yeterince almaları zordur. Yaşlılarda barsak mukozasında D vitaminine direnç vardır. Bütün bu sorunlar tüm dünyada yaygın olarak D vitamininin eksik olmasına neden olmuştur.

Ayrıca kemiğin ana yapısının yenilenmesi için protein alımı gereklidir. Kadınlarda 46 gr/gün, erkeklerde ise 56 gr/gün protein alımı önerilmektedir. Ancak fazla protein alımı vücutta asidoza neden olmakta, bu asidoz kalsiyum ile dengelenmekte ve bu nedenle kemik sağlığı olumsuz etkilenmektedir.
Kafein ve sodyum ise vücuttan kalsiyum kaybını arttırırlar. Bu nedenle yoğun miktarda kahve içimi, aşırı tuzlu yenilmesi önerilmemektedir.
Temel kalsiyum kaynaklarımız arasında yer alan süt; sadece kalsiyum içermemektedir, ayrıca içerdiği protein, fosfor, magnezyum, potasyum, çinko gibi elementlerle de kemik sağlığı üzerinde birden fazla yolla etki etmektedir. Süt sadece süt olarak tüketilmemekte, yoğurt, kéfir, peynir gibi süt ürünleri  olarak da kullanılmaktadır. Fazla süt alımının zararlı olabileceği ile ilgili bilgilerimiz geliştikçe süt ürünlerinden yararlanma ihtiyacı artmaktadır. Ayrıca süt ürünleri laktoz intoleransı olan kişiler tarafından da daha iyi tolere edilebilmektedir.Kemik sağlığı için olmazsa olmazlarımız arasında fiziksel aktivite/egzersiz de yer almaktadır. Osteoporozu önlemek ve tedavisine katkıda bulunmak için vücut ağırlığı ile yapılan egzersizler önerilmektedir. Yürüyüş, hafif tempo koşu, ağırlıklı egzersizler, dans etmek, zıplamak ve ip atlamak bu egzersizlerin başlıcalarıdır. Duruşu düzeltmek için germe egzersizleri, düşme riskini azaltmak için denge egzersizleri ayrıca önerilen egzersizler arasındadır. 

Hiç unutulmamalıdır ki, hastalıkların en iyi tedavisi kişleri hastalıktan korumaktadır. Bu nedenle gebelik döneminden itibaren düzenli beslenme, fiziksel aktivite, gazlı içecekler, aşırı kahve, sigara ve alkolden uzak durmak ileri ki yaşlarda osteoporoz olma riskimizi azaltacak ve bizi koruyacaktır.




26 Ekim 2016 Çarşamba

Fuarların başlamasıyla, turizmciler nefes alıyor

Fuarların başlamasıyla, turizmciler nefes alıyor

Yılın son çeyreğinde, fuarların başlamasıyla, fuarların yapıldığı bölgelerdeki turizmciler bir parçada olsa nefes alacak.  Ekim ve Kasım aylarında, fuarlarla birlikte dolulukların artacağını kaydeden Kaya Ramada Plaza Hotel İstanbul Genel Müdürü Murat Arslan, “Yılın ilk 9 ayında durağan bir dönem geçirdik. Bölgemizde ilk 9 ayın doluluk ortalaması %40 - %45 civarında oldu. Ekim ve Kasım ayındaki fuarlar, doluluklarda özlenen günleri yaşatacak” dedi.



Konaklayanların %70’e yakınının yerli misafir olduğunu belirten Murat Arslan, fuar için Avrupa, Uzakdoğu, Ortadoğu gibi dünyanın dört bir yanından gelen konukları misafir etmekte olduklarını söyledi. 2017 yılının, 2016 yılına göre daha iyi bir yıl olacağını umut ettiklerini ifade eden Murat Arslan, şunları söyledi: “İstanbul olarak, bu yıl ciddi sıkıntılar yaşadık ve tüm sıkıntıların üstesinden en iyi şekilde gelmeye çalışıyoruz. 2017 yılı, kesinlikle turizmde daha iyi bir yıl olacaktır. Özellikle Büyükçekmece - Esenyurt bölgesindeki otellerin doluluklarında, fuarların etkisi büyüktür. 2017 fuar sayılarının artmasını ve biran önce fuar tarihlerinin netleşmesini umut ediyoruz” diye konuştu.

Sanayi bölgelerine ziyaretler yapıyor

Turizmde yaşanan daralma karşısında moralleri bozmadan, daha fazla sahada olduklarını anlatan Murat Arslan, Beylikdüzü, Haramidere, Esenyurt ve İkitelli başta olmak üzere, bölgedeki Organize Sanayi Bölgelerindeki fabrikaları ziyaret ettiklerini söyledi. Özellikle doluluklarda ciddi düşüşlerin yaşandığı Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında sanayi bölgelerinden gelen konukları ağırladıklarını kaydeden Murat Arslan, aynı zamanda Büyükçekmece başta olmak üzere, bölgede müsabakası olan spor kulüplerini misafir ettiklerini belirtti.

Türkiye genelinde 15 binden fazla kayıt dışı ev bulunuyor

Esenyurt’ta son yıllarda yeni otellerin açılmakta olduğunu da anlatan Murat Arslan, bölgenin turizmde bir cazibe merkezi olmadığını ve fuar tarihleri dışında hedeflenen dolulukların yakalanmasının zor olduğunu söyledi.

Esenyurt bölgesinin en büyük sorununun, çoğunluğu bu bölgede bulunan kayıt dışı evlerin günü birlik kiralanması olduğunu vurgulayan Murat Arslan, şunları kaydetti:
“Türkiye genelinde, 15 binden fazla kayıt dışı ev bulunuyor. Bu evler, kaçak olarak günü birlik kiraya veriliyor. Bu sayının da, ne yazık ki 10 bine yakını Esenyurt ve civarında bulunuyor. Nitekim gelişen bu pazardan haksız ve eşit olmayan koşullar ile pay almak isteyenlerin sayısı, son yıllarda hızlı bir artış gösterdi. Herhangi bir denetimin ve kontrolün olmaması sonucunda da, yaşanmakta olan üzücü olayları basından öğrenmiş oluyoruz. Bu konuda, Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB)’un önemli girişimleri oldu. Yetkililerden, kayıt dışı olarak günü birlik kiraya verilen bu evlerin de, acil olarak kontrol altına alınmasını istiyoruz” dedi.



Kaya Ramada Plaza Hotel İstanbul’dan, “Çocuk Kulübü”

Beylikdüzü’ndeki Kaya Ramada Plaza Hotel, yaklaşık 1 yıldır, Okyanus Koleji ile Çocuk Kulübü projesini yürütüyor. Çocuk Kulübü hakkında bilgi veren Genel Müdür Murat Arslan, şunları söyledi: Otelde konaklayan ve özellikle haftasonları düğün için otelimizi ziyaret eden misafirlerimizin çocuklarına yönelik, ücretsiz sunulan bir hizmetimizdir. Çocuklar burada, tecrübeli hocamızla birlikte (zaman zaman eğlence için palyaçolar da dahil edilmektedir) hem eğleniyor, hem de öğreniyorlar. Çizgi film izliyorlar, boyama aktivitelerine katılıyorlar, oyun alanında oynuyorlar. Şehir otellerinde, bu tür hizmet veren çok az sayıda otel vardır” şeklinde konuştu.



15 Ekim 2016 Cumartesi

Laktozsuz Süt ve Laktozsuz Ürünler Hakkında Her Şey

Laktoz nedir?
Süt ve süt ürünlerinin içinde bulunan doğal süt şekeridir.
Laktoz intoleransı nedir? 
Laktozun sindirilmesi için laktaz enzimi gerekir. Eğer vücutta yeterli miktarda laktaz enzimi bulunmuyorsa, laktoz intoleransı var demektir.
Laktoz İntolerans belirtileri nelerdir?
Laktoz intoleransı sütün içindeki laktozun sindirilemediği durumlarda ortaya çıkar. Süt içince karın şişkinliği, karın ağrısı, gaz, mide bulantısı görülebilir. Bu tarz sorunlarınız varsa süt ve süt ürünleri tüketmekten vazgeçmek yerine Laktozsuz Süt’ü tüketebilirsiniz. Belirtilerin şiddeti tüketilen laktoza ve kişinin ne kadar laktozu tolere edebildiğine göre değişir. Belirtiler süt ve sütlü ürünlerin tüketimini takiben yarım saat ile 2 saat arası sonrasında kendini göstermeye başlar. Süt içerdiği kalsiyum, protein, yağlar, vitaminler ve mineraller açısından temel besin gruplarındandır.
Yaşam boyu sağlıklı olmak için her yaş döneminde ihtiyacınız olan türde ve miktarda süt içmeniz gerekmektedir.
Laktoz intoleransınız varsa ne yapabilirsiniz?
Laktozu azaltılmış veya laktozsuz süt ve süt ürünleri tüketebilirsiniz.
Laktozsuz süt ve laktozsuz yoğurt nasıl üretilir?
Laktozsuz süt ve laktozsuz yoğurt, sütün içindeki laktozun laktaz enzimi ile parçalanması sonucu elde edilir. Laktaz enzimi katkı maddesi ya da koruyucu değildir. Ürünün prosesi sırasında görevini yerine getirip, son aşamada aktivitesini yitirerek ürünün içerisinde kalmaz.
Laktozsuz süt ve laktozsuz yoğurt neden daha tatlıdır?
Laktozun glikoz ve galaktoza parçalanması nedeniyle, standart süt ve yoğurttan daha tatlı hissedilen ürünlerdir. Hissedilen tatlılık doğal şekerlerdendir, ilave şeker içermez.
Laktozsuz süt sizin için uygun mu?
Laktozsuz süt, sütteki laktozu sindiremeyen ve süt içince şişkinlik, ağrı, gaz ve bulantı sıkıntılarını yaşadığı için süt tüketemeyen kişilerin rahat şekilde süt içmelerini ve sütün besin değerlerinden faydalanmalarını sağlamaya yardımcı olur.


Neden Laktozsuz Yoğurt tüketmelisiniz?
Laktozsuz Yoğurt, laktoz intoleransına karşı hem sağlık faydası sağlamakta, hem de tatlılık derecesinin yüksek hissedilmesi nedeniyle şeker kullanılması gereken ürünlerde şeker azaltmaya imkan tanımaktadır. Bu nedenle ara öğün olarak sade ya da müsli karışımı gibi bir alternatifle tüketilmeye çok uygundur, hissedilen tatlılık doğal şekerlerdendir, ilave şeker içermez. Ayrıca, 100 g laktozsuz yoğurt günlük kalsiyum ihtiyacının %23’ünü karşılamaktadır.
Laktozsuz süt ve yoğurt tüketmenin zararı var mıdır?
Laktozsuz süt ve yoğurt tüketmenin hiçbir zararı bulunmamaktadır.
Pınar Denge Laktozsuz Süt ve Yoğurt hakkında daha ayrıntılı bilgi almak için tıklayınız. 

Bir boomads advertorial içeriğidir.


27 Eylül 2016 Salı

İç Pilav Tarifleri

İç Pilav Tarifleri

 İç pilav; soğan, ciğer, kuş üzümü, dolmalık fıstık, badem, çam fıstığı gibi malzemelerle hazırlanan; muhteşem görünümü ve eşsiz lezzetiyle davet sofralarının vazgeçilmez tarifidir.




Tavuk eti, koyun eti ya da dana eti ile de yapılabilen iç pilavlarda isteğe göre pirinç yerine bulgur da kullanılabiliyor. Sadece su ile pişirilebileceği gibi lezzetinin katlanması için tavuk suyu ya da et suyu ile de yapılabilen iç pilavlar, davet sofralarında bıldırcın gibi etlerin yanında servis ediliyor. Sıradan bir pilavın aksine, başlı başına bir ana yemek sayılabilecek kadar güçlü tarifler olan nefis iç pilav tariflerine göz atıp farklı yorumlardan ilham alabilirsiniz.

Kayısılı İç Pilav

Zeytinyağı ve tereyağı karışımında pembeleşen soğanlara pirinç eklenir ve şeffaflaşıncaya kadar kavrulur. Yağsız tavada kavrulan bademler ve kıyılmış kuru kayısı eklenir. Toz kırmızı biber, yenibahar, tarçın, tuz ve karabiber ile baharatlandırılıp tavuk suyu eklenerek ağır ateşte 15 dakika pişirilir. Ocaktan alındığında kıyılmış dereotu ilave edilir ve demlenmeye bırakılır.

Tavuk Ciğerli İç Pilav

Kavrulan soğana; yenibahar, tarçın, tuz, karabiber, dolmalık fıstık ve kuş üzümü eklenir. Kokuları hissedilince pirinçler ilave edilir ve kavrulur. Su ve bir tutam toz şeker eklenir ve kısık ateşte pişirilir. Ayrı bir tavada zeytinyağında pişirilen tavuk ciğeri eklenir, içine dereotu doğranır. 10 dakika dinlendirilir. Sıcak servis edilir.
Alternatif olarak Mantarlı Pilav tarifine de göz atabilirsiniz.

Kuzu Ciğerli İç Pilav

Tereyağında çam fıstıkları kavrulur ve soğanlar eklenir. Pembeleşen soğanlar, kuzu ciğeri ile birkaç dakika kavrulduktan sonra sıcak su ve bir tutam tuz karışımında yarım saat kadar ıslatılıp süzülmüş pirinç ilave edilir. Birkaç dakika daha kavrulup suda bekletilmiş ve süzülmüş kuş üzümü de eklenir. Tuz, karabiber ve yenibahar da bu aşamada tencereye ilave edilir. Son olarak tavuk suyu ve bir tutam şeker ile pişmeye bırakılır. Dinlendirdikten sonra ince kıyılmış dereotu ile servis edilir.

Etsiz ve Ciğersiz İç Pilav

Tereyağında hafifçe kavrulan soğana tarçın, yenibahar, dolmalık fıstık, kuş üzümü, tuz ve karabiber eklenir. Sıcak tuzlu suda 1 saat kadar bekletilen pirinç, bol su ile yıkanır ve süzülür. Soğanlı karışıma eklenip çok az kavrulur. Üzerine et suyu ya da tavuk suyu koyulur. Kısık ateşte suyu çekene kadar pişirilir. Ocaktan alındığında ince kıyılmış dereotu ilave edilir ve demlenmesi için beklenir.
Knorr’un hazırladığı ve pek çok yemek tarifini bulabileceğiniz  http://www.herkessofraya.com/ adresini inceleyerek değişik pilav tariflerini keşfedebilir; hamur işinden salatalara, davet yemeklerinden atıştırmalıklara uzanan leziz bir yolculuğa çıkabilirsiniz.




21 Haziran 2016 Salı

Bulgur hakkında bilmeniz gereken 10 önemli şey!




Bulgur hakkında bilmeniz gereken 10 önemli şey!

Anadolu’nun vazgeçilmezi Bulgur, barındırdığı vitamin ve mineraller açısından önemli bir besin kaynağımızdır. Sofralarımızın baş tacıdır. Duru Bulgur,  geleneksel gıdamız, bulgurla ilgili bilinmesi gereken 10 önemli bilgiyi sıraladı. 

Afiyetle yediğimiz bu değerli besin kaynağını Siz ne kadar tanıyorsunuz?

İşte 10 madde bulgur hakkında bilmeniz gerekenler;

1-Bulgur doğaldır. Durum buğdayından üretilir. Hiçbir katkı maddesi içermez, üretiminde sadece buğday ve su kullanır. 


2-Bulgur yıkanmaz! Üretim aşamasında yıkanıp kaynatıldığı için ambalajlı bulgurun pişirilmeden önce yıkanmasına gerek yoktur. Ayrıca pirinç gibi suda bekletilmez. 


3-Bulgur sanılanın aslına çok kolay hazırlanabilen bir besindir. Makarna gibi 20 dakikada hazırlanabilir. Çorbadan, mamaya, tatlıya, salataya her yemekte kullanılabilir. Yemek çeşitliliği oldukça fazladır. 


4-Bulgur glisemik indeksi düşük bir besin olduğu için, şeker hastaları tarafından da rahatça tüketilebilir. 



5-Bulgur, B vitaminleri zenginidir. Folik asit bulgurda çokça bulunur. Özellikle hamilelerin, bebeğin zihinsel gelişimi için folik asit kaynağı bulguru bolca tüketmeleri gerekir. 


6- Taş değirmende yapılan bulgur, buğdayın doğasına uygun olarak öğütüldüğü için daha sağlıklı ve doğaldır. Duru Bulgur, taş değirmelerde kullandığı doğal taşları da doğadan alır ve değirmen taşı olarak işler, asla dökme değirmen taşı kullanmaz. Öğütülen buğdayın doğal olması, öğüten taşın da tamamen doğal olması ile ortaya çıkan bulgur da tamamen doğaldır. 


 7-Bulgur fazla lif ihtiva ettiğinden dolayı diyetlerin vazgeçilmezidir. Araştırmalar bulgurun acıkmayı 1,5 saat geciktirdiğini ortaya koymuştur. Bulgur kolesterol içermez. 



8-Bulgur, yüksek posa içeriğiyle doygunluk verir, sindirimi kolaylaştırır, kan şekerini yavaş yükseltir ve hızla düşmesini engeller; enerji verir.



9-Bulgur, kaynatma ve kurutma işlemlerinden dolayı küf oluşumuna karşı dayanıklıdır ve raf ömrü diğer ürünlerden daha uzundur. Koruyucu bir madde içermez. 


10- Buğday kavuzlu bir yapıda olduğu için tarım ilacıyla temas etmez, tamamen doğaldır.  Buğdaydan üretilen bulgur da doğal, besin değeri olarak da tam buğdaya yakın olduğu için oldukça sağlıklı bir gıdadır.





15 Haziran 2016 Çarşamba

Yoğurtlu Pirpirim Yatağında Bayat Ekmek Köftesi



Yoğurtlu Pirpirim Yatağında Bayat Ekmek Köftesi


Ramazanda genelde fazla ekmek aliniyor ve bayatliyor. Biliyorsunuz ben yillardir bu konuda calisiyorum ve cesitli tarifler uretiyorum. Bu da onlardan biri.. Dilerseniz salata olarak dilersenizde hafif birseyler yemek istiyorsaniz da ana yemek olarak bile tuketebilirsiniz..






Malzemeler;
  • 1/2 bayat ekmek
  • 1 Çay bardağı köftelik bulgur
  • 1 yemek kaşığı biber salçası
  • 1 tatlı kaşığı kuru kekik
  • 1 tatlı kaşığı pul biber
  • 1 çay kaşığı tuz
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • Sıvıyağ
  • 1 bağ semizotu
  • 2 su bardağı yoğurt

Yapılışı ;

Bayat ekmekleri derin bir kabın içine alın ve üzerini geçene kadar su doldurun. Ekmekler  yumuşayana kadar suda bekletin. Yumuşayan ekmeklerinizin suyunu süzün ve iyice sıkın. Ekmeklere bulguru ilave edin ve yoğurun.  Bulgurların şişmesi için yarım saat kadar ağzını kapatarak dinlenmeye bırakın. İyice şişen bulgura  biber salçası, kekik, pulbiber ve tuzu ilave ederek iyice yoğurun. Köfte hamurunuz iyice özleşleştiğinde minik top köfte şekli verin. Tavaya çok az sıvıyağ ilave ederek köftelerinizi çevirerek  kızartın. Tavaya 1 yemek kaşığı tereyağı biraz kekik ve pulbiber ilave edin. Köftelerinizi bu baharatlı yağda çevirin.
Ayıklayıp yıkadığınız semizotlarına iyice çırptığınız yogurdu ilave edip servis tabağına alın. Üzerine tereyağında lezzetlendirdiğiniz minik köftelerinizi ilave ederek servis yapın.

Püf Noktası
Köftelerinizin dağılacağını düşünüyorsanız köfte hamurunuza 1 yemek kaşığı un ilave edebilirsiniz.

Afiyet Olsun